3 Mart 2014 Pazartesi

Kurt Seyit ve Şura'nın tarihi gerçek hikayesi



   Türkiye Nermin Bezmen adını ilk defa ünlü sanayici aile Bezmenler’in gelini olarak duydu. Pamir Bezmen’in eşiydi. Nermin Bezmen, Pamir Bezmen’le birlikte “cemiyet” hayatının vazgeçilmez isimleri arasındaydı. Ancak Bezmen ailesi 1990’larda büyük sıkıntılar yaşadı. Bu sıkıntılardan Nermin  Bezmen ve eşi Pamir Bezmen de fazlasıyla payını aldı.

Ancak Bezmen çiftinin yaşadığı sıkıntılar Nermin Bezmen’in içindeki farklı kimliklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Önce açtığı resim sergileriyle adını duyurdu.          
    
Sonrasında ise zaten var olan yazar kimliğini çok satan romanlar yazarak pekiştirdi. Nermin Bezmen’in ilk romanı Kurt Seyt ve Shura şimdi televizyon ekranlarında. Ancak bir de bu romanın yazılma öyküsü var ki, o da adeta bir dedektiflik öyküsü gibi. Şimdi isterseniz size o öyküyü anlatayım.

KAPIYI JACK DELEON AÇTI

Nermin Bezmen, dedesini hiç görmemiş, tanıyamamıştı. Çünkü dedesi o doğmadan önce vefat etmişti. Dede hayatını kaybetmişti ama aile içinde öyküleri, hatıraları sürekli anlatılmaya devam ediyordu. Çok renkli bir kişiliği vardı. Ancak dedenin dilden dile aktarılan en önemli hatırası Shura adlı meçhul bir genç kadınla yaşadığı büyük aşktı.

Shura hakkında ailenin bilgisi, aristokrat bir Rus ailesine mensup olduğu ve Bolşevik İhtilali’nden sonra bir süre İstanbul’da yaşadığıyla sınırlıydı. Şura, daha sonra Paris’e gitmek için İstanbul’a veda edecekti.

Nermin Bezmen, Shura’nın ve dedesinin hikayesini yazabilmek için uzun yıllar süren bir araştırmanın içine girmişti. Ne dedeyi çok iyi tanıyanlar ne de olayı çok iyi bildiğini iddia edenlerin verdikleri bilgiler yeterliydi. Nermin Bezmen, romanını yazmak için gereken bilgiye bir türlü ulaşamıyordu. Yıllarca süren araştırmalarında bir arpa boyu bile yol alamamıştı. Ta ki kader karşısına ünlü yazar ve araştırmacı Jack Deleon’u çıkartana kadar. Jack Deleon, Beyaz Ruslar’la ilgili bir kitap hazırlamıştı. Nermin Bezmen bu kitabı Shura’yla ilgili bir bilgiye ulaşabilirim düşüncesiyle hemen alıp okumuştu.

Bezmen aradığı bilgiyi Jack Deleon’un kitabında bulamamıştı. Ancak içindeki bir his yazarla mutlaka tanışması gerektiğini fısıldıyordu. Nitekim bir cumartesi günü iki ünlü isim, eşleriyle birlikte bir araya geldi. Bezmen, Jack Deleon’a Shura’dan, dedesinden, yaptığı araştırma-lardan bahsetti. Deleon’un elinde konuyla ilgili bir bilgi yoktu ama Nermin Bezmen’i, Beyaz Ruslar’ın Türkiye’deki son temsilcilerinden Barones Valentine Clodt von Jurgenzburg’la tanıştırmaya söz verdi. Deleon’un bunun için tek şartı vardı: Ketum olmak. Deleon, Bezmen’den, Barones’e Shura’dan bahsetmemesini istemişti. Beyaz Ruslar aradan on yıllar geçmesine rağmen bildiklerini, tanıdıklarını anlatmak istemeyen kişilerdi. Ancak güvendikten sonra sırlarını açıyorlardı.

MÜTEVAZI BiR HAYAT SÜRMÜŞTÜ

Jack Deleon ve Nermin Bezmen eşleriyle birlikte 1991 Eylül’ünde bir cumartesi günü, İstanbul-Aynalıçeşme’de Barones’e misafir olmuşlar, tanışmışlardı. Bu tanışıklık Nermin Bezmen’in zihninde derin izler bırakmıştı. Bezmen o izleri Zihnimin Kanatları başlıklı seri yazılarının birisinde şu sözlerle anlatıyordu: “Kapı açıldığında, adeta, perdesi kalkmış bir tiyatro sahnesini izliyor hissine kapıldım. Kapının hemen dibinden başlayan uzun masa, girişteki odayı tamamen kaplamıştı. Sağ tarafta yanan kömür sobası ile arasında bir bedenlik geçiş yeri dışında, masanın tüm çevresi dip dibe iskemle ile dolmuş, bize ayrılan dördü dışında hepsine diğer misafirler yerleşmişti. Jak'ın onlarla eski hukuku olduğu, karşılamalarından belliydi. Misafirden daha ziyade, kalabalık bir aile görüntüsündeydiler.”

DOSTLARIYLA YAŞADI

Barones doksanlı yaşlarındaydı. Evinde farklı milletlerden dostları, sevdikleri ve hizmetlisiyle yaşıyordu. Bir zenginliği yoktu ama tığı teber bir yoksul da değildi. Kimi gönüllü, kimi ücretli kendisine hizmet edenler vardı. Barones çevresindekilerden müthiş saygı görüyordu. Nermin Bezmen, Barones’i, “Barones, masanın tam karşı köşesindeki özel koltuğunda oturmaktaydı. Bigudisinden yeni kurtulmuş, dalgalı, kısa, bembeyaz saçları, beyaz pudra ile saydamlaştırılmış teni, pembe allık dokunuşu ile renklenen yanakları, doksana merdiven dayamış yaşına inat pembe ruju, aynı renk ojeleri ile, zaman yolculuğunu aşıp da gelmiş bir yolcu gibiydi” sözleriyle anlatmıştı.

ALUŞTA'DAN KAÇMIŞ

Bezmen, tanıştıkları gün Barones’e anneannesinin hatıralarını yazmaya başladığını anlatmıştı. Anneannesinin hatıralarında Shura adında bir kadına rastladığını, bu kadını aradığını söylemişti. Shura, İhtilâlde, Rusya'dan, Aluşta kıyılarından ayrılıp kaçmış. Önce Sinop'a bir sene sonra İstanbul'a gelip Pera'ya yerleşmiş. Kalyoncu Kolluk Sokak'ta bir çamaşırhanede, sonra Zezemski Eczanesi'nde çalışmış. 1924'te de Paris'e gitmek üzere, İstanbul'dan vapurla ayrılmıştı. Barones, Bezmen’i pürdikkat dinliyordu. Sonra Nermin Bezmen’in sözünü kesme ihtiyacını hissetmiş ve onu şoke eden söz dudaklarından dökülmüştü: "Benim kız kardeş bu." Barones bu sözlerin ardından Shura’nın çok genç yaşta vefat ettiği bilgisini de vermişti.


SEN BENİM YEĞENİMSİN

Nermin Bezmen, Barones’i sevmiş, Barones de Bezmen’i benimsemişti. İkilinin arasındaki ilişki artık tanışıklığın ötesine taşınmıştı. Her salı günü Barones’in evinde buluşuluyor, dost meclisi saatler boyunca devam ediyordu. Nermin Bezmen’le Barones’in arasındaki konuşmalar hep Shura etrafında dönüp duruyordu.

Bu dost meclislerinden birinde Nermin Bezmen, sırrını ifşa etmeye, Barones’e Shura’yı niye araştırdığını açıklamaya karar vermişti. Bezmen o gün, Barones’e dedesinin fotoğrafını götürmüş, "Sevgili Tinoçka, bu benim dedem... O da devrimden sonra İstanbul'a kaçmış. Kendisini tanımış mıydınız acaba" diye sormuştu.

Barones resmi eline alıp baktıktan sonra sessizleşmiş, hiçbir şey söylemeden yatak odasına geçmişti. Bezmen için zaman geçmek bilmiyordu. Ancak 15 dakika sonra odasından çıktığında ağladığı çok belliydi. Makyajını tazelemiş, nemli gözlerle Nermin Bezmen’e sarılmıştı:

 “Sen benim yeğenimsin.” Sonra da Bezmen’in elinden tutup bir odaya çekmişti. Bezmen sonunda aradığını bulmuş, yapbozun eksik parçası yerini bulmuştu. Odada albümler, evraklar, fotoğraflar, eski nota defterleri Bezmen’in çevresini sarmıştı. Nermin Bezmen o gün Kurt Seyt ve Shura romanının kahramanlarının bütün bilgilerine ulaşmıştı. Romanı artık ete kemiğe bürünmüştü. Barones ve Nermin Bezmen o günden sonra bir daha ne Kurt Seyt’ten ne Shura’dan bahsetti. İkilinin dostlukları Barones vefat edene kadar kesintisiz devam etmişti.

23 Şubat 2014 Pazar

Kurt Seyit ve Şura konusu , Oyuncuları ve Karakterleri

Kurt Seyit ve Şura konusu
Kurt Seyit ve Şura dizisinde olaylar 1890′lı yılların Rusyasında başlıyor. O dönemde Rusya’da çarlık düzeni hakimdir. Dizinin baş karakteri olan Seyit (Kıvanç Tatlıtuğ), tam adıyla yakışıklı üsteğmen Seyit Eminof’dur. Kendisi Rus çarı Nicholas’ın askeridir. Bir partide soylu Rus ailesi olan Verjensky ailesinin kızı olan Şura’yla (Farah Zeynep Abdullah) tesadüf eseri karşılaşır ve ona aşık olur. Şura, yani Alexandra Julianova Verjenskaya o sırada henüz 15 yaşındadır. Sonrasında gerçekleşen Bolşevik ihtilali, savaş döneminin zorlukları, ayrılıkları, acıları yaşanır…

Kurt Seyit ve Şura Oyuncuları ve Karakterleri

Başrol oyuncuları

Kıvanç Tatlıtuğ (Kurt Seyit)
Kurt Seyit
Seyit
Farah Zeynep Abdullah (Şura)
Şura Farah Zeynep Abdullah
Şura
Birkan Sokullu (Petro, Seyit’in arkadaşı)
Ushan Çakır (Celil, Seyit’in arkadaşı)

Tüm oyuncular

  • Oral Özer
  • Elçin Sangu
  • Nuri Alço
  • Sarp Can Köroğlu
  • Berk Erçer
  • Serdar Gökhan - Mirza Bey (Seyit’in babası)
  • Seda Güven
Tüm kadro önümüzdeki günlerde açıklanacaktır.

Dizinin kadrosu

Yapım: Ay Yapım
Yapımcı: Kerem Çatay
Senaryo: Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu
Yönetmen: Hilal Saral
Jenerik müzik: Toygar Işıklı

Kurt Seyit ve Şura nerede çekiliyor?

Dizinin çekimlerine Kartepe’de başlandı sonrasında Rusya St.Petersburg’da devam edildi.

Kurt Seyit gerçek mi? Kimdir?

Kurt Seyit gerçekte yaşamış bir kişidir ve romanın yazarı Nermin Bezmen’in dedesidir. Kırım Türkü Mirza Eminof’un oğlu Seyit Eminof bolşeviklerin ihtilali sonrası Türkiye’ye geçmiş ve buraya yerleşmiştir.

Kurt Seyit ve Şura ne zaman başlıyor?

Dizinin 4 Mart 2014 saat 20:00′da Star TV ekranlarında yayınlanacağı bildirildi.

Kurt Seyit ve Şura ne zaman başlıyor?

 

 

Star TV'nin merakla beklenen dizisi Kurt Seyit ve Şura'nın başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Farah Zeynep Abdullah'ın paylaşıyor. Kurt Seyit ve Şura 4 Mart Salı 20.00'da Star TV ekranlarında yayınlanancak 1. bölümü ile izleyici ile buluşacak.

 

Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Farah Zeynep Abdullah’ın paylaştığı Kurt Seyit ve Şura’nın yayın tarihi belli oldu.

Kıvanç Tatlıtuğ’un, Kırım Türk’ü Kurt Seyit’i, Farah Zeynep Abdullah’ın ise Şura rolünü canlandırdığı dizi 4 Mart Salı günü 20.00’de Star TV’de izleyicileriyle buluşacak.Yapımcılığını Ay Yapım’ın yaptığı dizinin yönetmenliğini Aşk-ı Memnu’dan hatırlayacağımız Hilal Saral yapıyor. Dizinin senaryosunu ise Ece Yörenç kaleme alıyor.

4 Mart Salı günü saat 20.00’de yayınlanacak dizi, Nermin Bezmen’in ‘Kurt Seyt ve Shura’ adli kitabından uyarlanıyor. Dizide 1900’lü yılların Rusya’sında 1920’lerin İstanbul’una kadar uzanan dönemde yaşanan tutkulu bir aşk hikayesi konu alıyor.

15 Ocak 2014 Çarşamba

'Seni tarifi mümkün olmayan bir aşkla seviyorum'

 

   Dizinin yayınlanan ikinci tanıtımında; Şura’nın Kurt Seyit’e özlem yüklü aşkını dile getirdiği mektuba yer verildi. “Kaleminin ucundan çıkacak leke gibi tek bir noktaya, eline bulaşan mürekkebin izine bile razıyım.."diyerek sevdiği adama duyduğu büyük özlemi dile getiren Şura’nın sesinden dinlediğimiz mektubu, ekran başındakileri büyük bir aşk hikayesine dahil etti.

Kurt Seyit ve Şura’nın vals görüntülerinin yer aldığı ilk tanıtımın ardından yayınlanan yeni tanıtımda, cephede savaşan Kurt Seyit’in etkileyici görüntüleri diziyi merakla bekleyenler tarafından büyük heyecanla karşılandı.

İşte o mektup:

“Eline ne zaman geçeceğini bilmediğim bir mektup daha yazıyorum. 7 ay geçti. Çiçek açan bahar, kuru yaz, sarı yapraklar şahidim, seni çok özledim aşkım…
Sitem etmiyorum, nasıl şartlarda olduğunu tahmin ediyorum. Ama keşke senden bir haber alabilsem… Kaleminin ucundan çıkacak leke gibi tek bir noktaya, eline bulaşan mürekkebin izine bile razıyım.

Kurt Seyit… Sevgilim... Seni tarifi mümkün olmayan bir aşkla seviyorum… Bütün dualarım senin için..

Şura”

 

5 Ocak 2014 Pazar

Kitabın yazarı Nermin Bezmen'in Kurt Seyit ve Şura ile ilgili bugünkü yazısı



"Kitabın yazarı Nermin Bezmen'in Kurt Seyit ve Şura ile ilgili bugünkü yazısı"


Destandan çıkıp ekranda tekrar hayat bulan büyük aşk: Kurt Seyit & Şura

Yılbaşı gecesi... Benim için her zaman içinde kendisine has büyüyü barındıran bir gecedir. Öyle bir gecedir ki; umut ettiklerim, dilediklerim bir yana, bir de hiç aklımda olmayan, beklenmedik güzelliklerin, bir yerlerden uçup gelip omuzlarıma konacağı duygusuyla sarılırım.

Bu yılbaşı, bambaşka bir güzel sürprizle katıldı hayatıma. Sevgili ailemden bir araya getirebildiklerim ve dostlarımla 2014’e “Hoşgeldin!” derken, işte o müthiş büyü gerçekleşti. Yıllardır, yıllardır, 1992’den beri “Bir gün... Ah keşke bir gün...” dediğim, her yılbaşı dilediklerimin arasında sürekli yer alan bir hayâlim televizyon ekranında canlanıverdi. Öpüşmeler, kutlamalar, kahkahalar durdu. Hepimiz pür dikkat evimize yeni gelen misafirlere bakakaldık.

Destansı bir aşkın kahramanları, tarihin geçmiş bir zaman diliminden çıkıp ete, kana, cana bulanmış olarak aramıza katılmışlardı. 1916’nın kışında, bir St. Petersburg gecesinin büyüsüyle bizlerin farkında bile değillerdi. Yeni tanışmış, hafif ürkek ama çılgın bir aşk vaad eden tutku dolu bir valsle ekrandan çıkıp salonu kapladılar. Döndüler, döndüler... Gözlerimde yaş, ağlamamak için kendimi zor tutarak, nefessiz izledim.

Dedem Kurt Seyit ve Şura ‘yılın ilk dansı’yla, çok kısa bir zaman sonra bizlerle daha uzun kalmaya geleceklerinin müjdesi verirlerken, etrafımdakilerin sesleri, valsin melodisine karışarak yer yer uzaklaşıyordu.

“Kıvanç harika bir Kurt Seyit olmuş!”, “Farah tam kitaptaki Şura!”, “Büyüleyici!”, “Muhteşem!” ifadeleri, beni bu reel dünyaya bağlayan seslerdi. Onun dışında, ben bir kez daha 1916’nın St. Petersburg’unda, romanımın kahramanlarıyla beraberdim.

Çok benden, kanımdan, canımdan bir hikaye

Dedeciğimin Çarlık Rusyası’nın üniformasıyla çekilmiş fotoğrafı yıllardır çalışma masamda bana hayatını yazdırmışken, şimdi karşımda, yanı başımda, bana anlattığı ve benim okurlarıma anlattığım o dansla hayata dönmüştü. Senelerdir birçok dizi ve sinema projesine, hikâyemin ruhu eksik kalabilir endişesiyle uzak durmuştum. Çok benden, kanımdan, canımdan bu hayat hikâyesi, aynı zamanda kahramanımın genleri taşıdığımdan, benim için çok çok özel ve âdeta dokunulmazdı. Yazdığım her kelimeyi, her duyguyu gözüm gibi sakındığımdan hiç kimseye teslim edememiştim.

Ama projenin yapımcılığını üstlenen Ay Yapım ve seçtiği ekip bu destansı öyküyle buluştuğu zaman yaratılan sinerji ve inanç birliği beni, Kurt Seyit’in ekranda yaşama geçmesi için doğru zaman ve doğru karar olduğuna inandırdı. Ekrem ve Kerem Çatay’ın romanı salt bir ticarî meta görmemesi, senarist sevgili Ece Yörenç’in benim ve kahramanlarımın ruhunu anlaması el sıkışmamızı sağlayan ilk unsurlardı. Ardından diğer yaratıcı ve sanatçı arkadaşları tanıdıkça ‘bebeğim’i çok müşfik ellere emanet ettiğim konusunda şüphem kalmadı.

*****


KIVANÇ TATLITUĞ RUS ÇARLIK ÜNİFORMASIYLA O DÜNYADAN GELİYOR GİBİ

Kıvanç Tatlıtuğ bana “Bu hikâyeyi bir de sizden dinlemek isterim. Benim için çok önemli” dediğinde, “Tamam” dedim içimden, “Dedemi kaybetmeyeceğim.” Beşinci dakikada karşımda artık Kıvanç Tatlıtuğ yoktu. Kurt Seyit’in 1916 yılından canlanmışı vardı...

*****


Kıvanç Tatlıtuğ'un bedeninde Kurt Seyit'in ruhu

Dedemin Karpatlar cephesinde yaralandığında kaldırıldığı hastahane çekimlerinin yapıldığı gündü. Puslu, ayaz, titreten bir İstanbul gününde sete doğru yol alırken zihnim ışınlanmaya hazır, zaman perdeleri arasında gel-gitlere başlamıştı bile. Çünkü yanımda sevgili Farah Zeynep Abdullah oturuyordu. Onunla konuştuğumuz kadar, benim için Şura’da olması gereken özelliklerini görmek üzere baktım hep... ve “Tastamam” dedim, “Çok güzel bir Şura olacak. Sıcacık, zarif, zorlamadan uzak, tabii bir feminenlik, dürüst, aydınlık bir ifade.”

Yönetmenimiz sevgili Hilâl Saran’ın karavanında, Kıvanç Tatlıtuğ’la set arasında buluştuğumuzda üzerinde Rus Çarlık subay üniforması, yüzünde cephenin, ayazın, karın, tipinin izleri, çoktan benim az sonra dalacağım dünyadan o geri geliyor gibiydi. Farah Zeynep gibi o da romanı başta sona okumuş ve çok etkilenmişti. “Hiç böyle bir rolüm olmamıştı” dediğinde, bunun aslında hep istediği gibi bir rol olduğunu sezdim. Mimikleri, beden dili de aynı şeyi söylüyordu. Onu da aynen Şura’dan beklentimde olduğu gibi; hep nasıl bir Kurt Seyit olacak gözüyle izleyerek dinledim.

Kıvanç Tatlıtuğ’u, rolünün, üzerindeki etkisini anlatırken dinlemenin yanı sıra, ben hissiyatımı dillendirirken onun beni nasıl bir duyguyla dinlediğini izlemek de benim için çok önemliydi. Çünkü bir aktörün, oyunculuğu ne kadar kuvvetli olursa olsun, Kurt Seyit’i kendi yorumuyla canlandırırken beni bildiğim dedemden uzaklaştırması beni çok mutsuz edecekti. Ama bu endişemde yanıldığımı hemen fark ettim. Bana “Bu hikâyeyi bir de sizden dinlemek isterim. Bana anlatabilir misiniz? Benim için çok çok önemli” dediğinde, “Tamam.” dedim, içimden, “Dedemi kaybetmeyeceğim. Tam aksine bir kez daha kazanacağım.”

Beşinci dakikada karşımda artık Kıvanç Tatlıtuğ yoktu. Kurt Seyit’in 1916 yılından canlanmışı vardı. Dedemin benden çok çok genç olması garip bir duyguydu ama ne yaparsınız, zaman yolculuklarının da böyle garip cilveleri var işte.

Kıvanç Tatlıtuğ’u, yıllar önce ‘Best Model’ tâcını taktığı akşam tanımıştım. Aradan geçen yıllar içinde, dizi izlemediğimden onun artan şöhreti benim için sadece yükselen bir sesten ibaretti. Ne zaman ki Kurt Seyit rolüne seçildi o andan itibaren birden oyunculuğu ve kimliği benim için çok büyük bir önem kazandı. Ama şu an bu satırları yazarken yüzbinlerce okurumun hayranlığını kazanmış Kurt Seyit’in ekranlarda da hayat bulup yaşaması için Kıvanç Tatlıtuğ’un ne kadar önemsenerek seçilen bir aktör olduğunu biliyorum. 

Son filminde üstlendiği karakterin ardından Kurt Seyit’e ulaşmak için alması gereken ruhsal, zihinsel ve bedensel yolu çok güzel keşfetmiş Kıvanç. Bir önceki rolü gereği verdiği kiloları geri almış. Vâkur, kendinden emin, tavizsiz, hayatı lezzetiyle yaşamasını bilen ve belli ki kendisine yabancı olmayan karakteri giyinmiş bedenine. Kıvanç Tatlıtuğ’un, çekimde, fragman ve ham karelerde izlediğim oyunculuğu, yakışıklı bir prensin, bir masalın ruhunu kapatıldığı sandıktan öperek çıkarmasına benziyor. 

Onun, bu kadar tanınmış ve hayran kitlesi oluşmuş bir oyuncu olmasına rağmen, gerçek bir Kurt Seyit olmak için kendini yetiştirmeye ve geliştirmeye devam etmesi beni çok etkiledi. Farah Zeynep’le beraber aldıkları vals derslerini binicilik dersleri takip etti. Kartepe’deki savaş sahnelerinde atını şahlandırdığı kare, rolünün ruhunu nasıl sahiplendiğini gösteriyor. Cephede kar ve savaş yorgunu bakışları, Şura’sıyla dans ederken zamanı durdurup ân’ı ve aşkını içine çekmek isteyen bakışları ile Kıvanç tam bir Kurt Seyit... Dedemin onu gururla izleyeceğini biliyorum...

Kahramanımın acısına çare olamamak çok hüzünlü

Çekimin yapıldığı ‘hastahane’ binasına girdiğim andan itibaren, metruk, harap odaları dolduran film teçhizatı, servis masalarını, projoktörleri, hiç birini görmedim. Aşağı kattan yönlendirilen sis, pus, toz, duman bulutunun içinden geçerek yukarıya çıktığımda Kurt Seyit’in, diğer yaralı askerlerle beraber yattığı koğuşa varmıştım. Sevgili Hilâl Saran’ın yanında oturup tekrar tekrar çekimi izlerken onun, o ana kadar tanıdığım duygusal, romantik, yumuşacık kimliğinin ardında, çekim süreci için hazır bekleyen mükemmeliyetçi, disiplinli, işi şansa bırakmayan, detaycı, nakış ustası yönetmenliğiyle de tanıştım.

Kıvanç Tatlıtuğ’un, dedemin komadan çıkıp gözlerini açtığı anı canlandırdığı sahnenin çekiminde, sadece karşımdaki ekranda beliren kareydi gördüğüm. Birden, seneler evvel ağlayarak yazdığım sahneler canlandı gözümde. Şimdi kelimelerin ötesine geçmiş, bir başka bedende yaşamaktaydı Kurt Seyit. Dedemin acılı, kederli zamanlarını yazarken onun başına gelecekleri bilmeme rağmen yardım edememek duygusu beni hep çaresiz bir hüzne garkederdi. Kıvanç Tatlıtuğ’u da izlerken, aynı duygularla sarıldım yine. 

Kurt Seyit dedeme açık mektup

Kurt Seyt... Sevgili dedem.

Seninle hiç rastlaşmadık. Ben doğmadan çok önce sen buralardan göçmüştün. Ama minicik bir çocukken daha, annemin okuduğu hikâyeler, efsaneler, anneannemin anlattığı masalların kahramanları arasında en hayran olduğum sendin. Hep, senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılanları dinleyip, Çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin fotoğrafı izlerken. Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Geçmişte kalmış ama bir o kadar da yakında ve yanı başımdaydın...

...Uzun yıllar seni sadece hayâlimde yaşatırken, bir gün yüz binlerin de kahramanı yapacağımı o zamanlar henüz bilemezdim. Tek bildiğim, senin hatırlanmayı, anılmayı ve ölümsüzleşmeyi hak ettiğindi. Şimdi, 2014’e girdiğimizde, hem ekranlardan geçeceksin dizi dizi, arkadaşlarınla, sevgililerinle, aşklarınla, maceralarınla. Hem de ‘Dedem & Ben’i yazıyorum, bu defa senle beni anlatmak üzere. 

Televizyonda dizinin fragmanını gördükten sonra Kıvanç Tatlıtuğ’a yazdığım mesajda sen de vardın: “Sevgili Kıvanç... Bedenler ruhların ev sahibi ise sen şu anda Kurt Seyit’in ruhunu ağırlıyorsun. Yolun açık, keyiflerin onun kadar, hüzünlerin onunkilerden ırak olsun...”

Görsel, ruhsal, duygusal bir şölen; Kurt Seyit & Şura

Yıllar boyunca, Kurt Seyit’i yazmak için anlamaya çalışırken, anladıkça daha çok sevmek, daha çok sevdikçe daha yakınlaşmak ve daha iyi anlatmak, onu anlarken ve anlatırken kendimi tanımak, bir labirentin yollarında bilmece çözmek gibiydi. Ama bu konudaki tutkum, arzum, heyecanım ve azmim uzun seneler nakış işler gibi çalışarak yaşadığım yorgunluğa, uykusuz gecelere, gözyaşlarına, yürek sancılarına değecek hayatlar yarattı. Daha doğrusu, yaşanmış hayatları yeniden yaşama getirdi. Bende olan ama bilmediklerimi ortaya çıkardı. Bende vâr olduğunu bilip de sebebini izah edemediklerimi açıkladı. Hâsılı Kurt Seyit’i ararken içimdeki ‘ben’i buldum. Okurlarım da öyle...

Öyle inanıyorum ki; şimdi de dizi projesini üstlenmiş olan muhteşem bir ekip, yapımcısı, senaristi, yönetmeni, aktörleri, aktrisleri ve projenin mutfağındaki daha nice kıymetli sanat insanı, dizi boyunca kendi içsel yolculuklarını yaşayacaklar. ‘Kurt Seyit & Şura’ muhteşem bir şölen olacak; görsel, ruhsal, duygusal... Uçuracak hepimizi...

2 Ocak 2014 Perşembe

Kurt Seyit ve Şura Tanıtımı






  Kıvanç Tatlıtuğ’un Star’da yakında ekrana gelecek olan dizisi Kurt Seyit ve Şura’nın tanıtımı 1 Ocak gece saatler 00.03’yi gösterirken ekrana geldi.

Yakışıklı oyuncun Zeynep Farah Abdullah’la yaptığı vals ağırlıklı fragmanın ekrana geldiği anlarda Star’ın ratingi 8.20’ye ulaştı. Yani Kıvanç’ın dans sahnesini ortalama 5 milyon 600 bin kişi izledi.


----------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
birkan sokullu,farah zeynep abdullah,fragman,kartepe,kıvanç tatlıtuğ,kurt seyit ve şura dizi oyuncuları,Kurt Seyit ve Şura dizi konusu,Kurt Seyit ve Şura Fragmanı,Kurt Seyit ve Şura izle,Kurt Seyit ve Şura birinci bölüm,okan yalabık,oyuncular,rusya,saint petersburg,ushan çakır,Kurt Seyit ve Şura dizi konusu, Kurt Seyit ve Şura Fragmanı, Kurt Seyit ve Şura izl, Kurt Seyit ve Şura ilk bölüm, Kurt Seyit ve Şura, kurt seyt ve shura özet, Kurt Seyit ve Şura özet

   

Masal başlıyor!




















Rusya’da yaşadıkları görkemli hayattan kopup İstanbul'a sürüklenen iki sevgili Kurt Seyit ve Şura’nın tutku dolu büyülü aşk hikayesini anlatan dizi büyük bir merakla bekleniyor. Çekimleri devam eden dizinin senaristliğini Ece Yörenç, yönetmenliğini ise Hilal Saral yapıyor. Kurt Seyit ve Şura,  2014 yılının ilk aylarında izleyicisiyle buluşacak.

Nermin Bezmen’in aynı adlı romanından yola çıkılarak senaryolaştırılan Kurt Seyit ve Şura’da saltanat günlerinden 1920’lerin İstanbul’una uzanan sürükleyici bir aşk hikayesi anlatılıyor. Dönemin dünya tarihi açısından dengeleri değiştiren büyük olaylarına da yer verilecek dizi için uzun bir hazırlık sürecinden geçildi.

İlk defa bir dönem dizisinde oynayacak Kıvanç Tatlıtuğ ile iki yıldır ekranlardan uzak kalan Farah Zeynep Abdullah, Kurt Seyit ve Şura’nın aşkı ile izleyenleri büyüleyecek.


KURT SEYİT VE ŞURA KİMDİR?

RUS ORDUSUNDA BİR TÜRK SUBAY : KURT SEYİT

Kıvanç Tatlıtuğ’nun hayat vereceği Kurt Seyit Eminof, Kırımlı bir Türk ailenin oğludur. Babası gibi Rus İmparatorluğu ordusunda, muhafız alayında görev yapan onurlu, lider ruhlu, başarılı bir subaydır. Çocukluğundan beri asker olarak yetiştirilen Kurt Seyit, babası gibi askeri görevini tamamladıktan sonra aile topraklarında bir hayat kurmayı hayal etmektedir. Kendisi gibi asker olan yakın arkadaşlarına ölesiye sadık, adalet duygusu çok gelişmiş ayrıca sıcak, şefkatli ve çapkın bir erkek olan  Kurt Seyit’in tüm kaderi Şura’yla tanışmasının ardından Rusya’daki devrimle tamamen değişir. Şura’yla olan ilişkisi onun içinde bulunduğu tehlikeyi daha da büyütür.  Kurt Seyit’in aşkı, ailesi için mücadelesi onu çok çalkantılı bir serüvenle İstanbul’a doğru yola çıkaracaktır.

SOYLU AİLENİN GÜZEL KIZI : ŞURA

Farah Zeynep Abdullah’ın canlandıracağı Şura ise zengin ve  asil bir Rus ailesinin güzeller güzeli kızıdır. Şura, Petrograd’ta ilk kez sosyeteye takdim edildiği baloda Kurt Seyit’le tanışır ve ona ilk andan itibaren aşık olur. Bu aşk her türlü engele, entrikaya rağmen güçlenerek büyürken, çeşitli zorluklarla da sınanır..  Şura, Kurt Seyit’in elini tuttuğu ilk günden itibaren büyümeye başlar, küçük bir kızken şahane bir kadına dönüşür.. Kurt Seyit’le yaşayacağı serüven, hayatının anlamını değiştirir.. Bu fırtınalı aşk onu, heyecan dolu bir maceraya sürükleyecektir.

Kurt Seyit ve Şura’nın saltanat günlerinden, Karpatlar cephesine, isyan kıpırtılarından ihtilalin yangınına, Aluşta’dan, işgal altındaki İstanbul'a, 1920'lerin Pera'sına kadar uzanan macera dolu yolculukları bir anlamda aşkın da yolculuğu olacak. Ekranlarda daha önce görmediğimiz bir masalı anlatacak olan Ay Yapım imzalı Kurt Seyit ve Şura, Star TV’de yayınlanacak.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
birkan sokullu,farah zeynep abdullah,fragman,kartepe,kıvanç tatlıtuğ,kurt seyit ve şura dizi oyuncuları,Kurt Seyit ve Şura dizi konusu,Kurt Seyit ve Şura Fragmanı,Kurt Seyit ve Şura izle,Kurt Seyit ve Şura birinci bölüm,okan yalabık,oyuncular,rusya,saint petersburg,ushan çakır,Kurt Seyit ve Şura dizi konusu, Kurt Seyit ve Şura Fragmanı, Kurt Seyit ve Şura izl, Kurt Seyit ve Şura ilk bölüm, Kurt Seyit ve Şura, kurt seyt ve shura özet, Kurt Seyit ve Şura özet